8 Mart 2012 Perşembe

TİYATRO OYUNU

Sağlık sorunlarımdan dolayı bir süredir analizler hazırlayamıyordum. Sadece basketboldan değil günlük yaşamdan da el çekmek zorunda kalmıştım. Nihayet şimdilik, var olan tüm enerjimle geri döndüm. Şükürler olsun...

Banvit maçının çarşamba günü oynanacağı haberini aldığımda hasta yatağımdan kalktım, maç günü sabahına biletimi aldım. Hiçbir ön hazırlık yap(a)madan saat 8'de evden çıktım. Trabzonspor maçları için deplasmana gitmek büyük keyif... Eşsiz heyecan... Dün de öyle oldu. Güney Marmara'nın yemyeşil coğrafyası maç öncesi büyük güç vermişti. Gemlik, Bursa, Karacabey derken Bandırma'ya ulaştım. Maçın başlamasına 3-4 saat vardı. Bu sürede görebildiğim kadarıyla Bandırma beni şaşırttı. Bünyesinden iki tane birinci lig basketbol takımı çıkarması gerçekten büyük iş!

Neyse... Yavaş yavaş maça geçeyim.

Karşınızda Banvit var. Yani ligin son 2-3 yıldaki en istikrarlı koç ve oyuncu kadrosuna sahip takımı. Savunma önceliğiyle oynayan, sert bir takım. Geniş rotasyonlarında tecrübeli ve genç isimleri bir araya getirmişler. Model olarak oldukça başarılılar.

Ancak gerçek şu ki, hava atışından son düdüğe kadar ortaya yürek koymak gerek. Banvit dün bunu yapamadı. Sanırım fazla alçak gönüllü davrandım, düzelteyim: Trabzonspor daha istekliydi. Hücumda ve savunmada Banvit'e kontrolü vermedi takımımız.

Maçtan önce şöyle düşünüyordum: "Boyalı alanda, ligin en dominant oyuncularından Elton Brown'ın çözemediğim sakatlığından dolayı Bandırma'ya gelmemesi, inside skor ve ribaundlarda bizi etkiler. Her ne kadar dağınık oynasa da Russell'ın deliciliğinden de yoksunuz."

Evet ama dün parkeye çıkan oyuncularımızın mücadele gücü onları aratmadı genel olarak. Aklıma gelen ilk pozisyon, ortadaki bir topa korkusuzca atlayan Umut... Bu pozisyonda Lance Williams'ın fair dışı hareketi, Umut'un sol omzunun zedelenmesi... Bunun gibi nicesi...

Maç içinde tuttuğum notlardan bahsetmeme gerek yok. Alan savunmamızdaki artılar-eksiler, savunma takımı Banvit'in Trabzonspor hücumlarına çare üretememesi vs. Bunları anlatmaya inanın gerek yok.

Çünkü dün anlaşılmıştır ki, ülkede gitgide basketbol konuşma ortamında uzaklaşılıyor. O ki bu bir oyun ve yazılı kuralları var, öyleyse bu kuralların dışına çıkılmasına müsaade edilmemeli. Daha da önemlisi, iki tarafın mücadelesine hakemlik yapacak olanlar ADİL olmalı.

Peki dün neler mi oldu? Üç kişilik başarılı bir tiyatro gösterisi izlemişim hissi oluştu zihnimde.

Biri bana söylesin, sene başında benchler için sıfır tolerans kuralı gelmedi mi? Öyleyse, neden istisnasız her pozisyona masörüyle bile ayağa kalkıp itirazlar eden Banvit'e tek bir teknik faul çalınmadı? Çalınmaz, ne de olsa kural hatası değil, hakem hatası. Yaptırımı yok!

Biri bana söylesin, cross-overla geçilen Erolcan'ın Gibson'a salladığı tekmeyi ben gördüm de o üç kişilik tiyatro ekibi nasıl görmedi? Bu sportmenlik dışı değil mi? Çalınmaz, ne de olsa kural hatası değil, hakem hatası. Yaptırımı yok!

Biri bana söylesin, faul atışında, boyalı alan ihlali kuralının işletilmediği tek bir maç izlediniz mi? Hemen hemen her maç alakasız dakikalarda bile çalınırken, maçın kaderini belirleyen son topta, aleni şekildeki ihlali çalamayan adamlar KÖTÜ NİYETLİDİR! Çalınmaz, ne de olsa kural hatası değil, hakem hatası. Yaptırımı yok!

( O pozisyon için: http://www.basketfaul.com/videoGaleri/6/0/hakem-videolari.html )

Görüldüğü üzere, atıştan önce K. Bajramovic boyalı alana giriyor, hatta Randle'ı box ediyor. Dahası da var: Atışı kullanan C. Davis top çembere değmeden içeri giriyor. Kendine sağladığı bu haksız avantajla topu Bajramovic'e indiriyor.

Zaten atış kaçar kaçmaz, hakemin oyunu durdurup, topu Trabzonspor'a vermesi gerekir. Kural böyle diyor. Gel gör ki, o üçlü, kuralı uygulamıyor. Şimdi, burada bir yorum eksikliği yok. Resmen CİNAYET var!

Sadece bunlar değil, 40 dakikalık maçı tekrar izleyeyim, size (abartmıyorum) 20'ye yakın aleyhimize hatalı düdük gösterebilirim. Mesela... Simmons'ın 4. çeyrekte Gibson'a yaptığı çatır çatur faulleri ısrarla vermemeleri, böylece çizgiye gitmemiz resmen engel olmaları... Ancak Polat'ın yanından geçen rakibine teması dahi yokken arka arkaya çalınan faullerle oyun dışına gönderilmesi... Gibson'ın onca darbeden sonra çözülen bağcıklarını bağlamasına rağmen topu getirip faul-line'a koyan hakemin (yanılmıyorsam Y. Çilingir'di) iyi niyetli olduğuna kimse inandıramaz beni.

Yıllardır, Avrupa'da, Amerika'da, Türkiye liglerinde sayısız maç izlemişimdir. ALENİ şekilde bir maçın, hak edenden alınıp, hak etmeyene verildiğine bu derece şahit olmamıştım. Murat Murathanoğlu üstad, Lamonica'nın yönettiği milli maçlarda ya da temsilcilerimizin Avrupa kupası maçlarında çıldırır ya; dünkü maçı izleseydi dayanamaz, yorumculuğu bırakırdı!

Sonuç ne olacak, milli takım koçunun takımı HAKEM HATASIYLA bir maç kazanacak. Sonra herkes unutacak. Ben bu adaleti reddediyorum.

Hem milli takımın hem de Banvit'in koçu olan şahıs da maçın ardından dalga geçer gibi "Trabzonspor'u kutluyorum, maçı kazanmayı hak etmişlerdi, girdikleri zor süreçte başarılar diliyorum" diyor.

Lütfetmiş padişahın oğlu, maçı kazanmayı hak etmemezi! O zaman hakkımızı verin! Hakem oyunlarıyla aldığınız dünkü maç helaliniz değildir! Ve senin gibi hilekar bir adamın milli takımımın başında olması ağrıma gidiyor, boşalt o koltuğu!

Trabzonspor'un yapması gereken, maç içindeki hakem hatalarını toparlayıp kamu oyuyla paylaşmaktır. Gerçi kimi kime şikayet edeceksiniz, Şakacı Ali iki hafta sonra yine kritik bir maçta görevini yapması için gönderilir bence.

Eminim, Banvitlilerin dünkü maçla ilgili söyleyecek sözü yoktur, olamaz da zaten.

Burada bir noktanın altınız çizmek istiyorum. Resmi yayıncı kuruluş LigTv3 saçma sapan maçları sırça köşklerden yayınlayacağına her takıma karşı adaletli davranıp İstanbul takımları dışındaki maçları da yayınlasa belki dünkü REZALETİ daha fazla basketbolsever izlerdi. İzlemekle kalmaz, ülkemiz sporu adına utanırdı.

Son olarak Banvit taraftarı sıfatıyla salona gelenlere değineyim. Hadi gençleri anlarım, kanları kaynıyor, Trabzonspor'un parkede Banvit'i etkisiz hale getirmesini hazmedemeyip "İnadına İstanbul" gibi saçma sapan, hiçbir şey ifade etmeyen tahrik gücü düşük lakırdılara sığınıyorlar. Ama metrobüste, otobüste ayakta olduklarını görsem kalkıp yer vereceğim yaşa sahip insanların ağızlarına kötü söz yakışmıyor. Artık zihinlerinde neyin kini varsa... Allah korusun maçı kazanmış olsaydık..? Bandırma Kırmızı maçında da orada olacağız. O maçın atmosferi haliyle daha farklı olacak. Merak ediyorum aynı teyzeler, aynı amcalar yine takımlarını desteklemek yerine bizimle uğraşacaklar?

Tüm bunlara rağmen Bandırma'yı çok sevdim. Salonda tanıştığım çoğu üniversiteli ve Trabzonsporlu 15-20 gençle birlikte, 40 dakika (uzatmaları saymıyorum, çünkü o 5 dakika tiyatro oyununun sonundaki karşılıklı alkışlardı) susmadan "Bize Kara Ali Acar da TRABZON" diye inlettik.

NOT: Son çeyrekte Kerem'in Simmons'a, Tayshaun Prince'in 2004 yılında Reggie Miller'ı vurduğu "The Block"u andıran bloğundan sonra düşüp başını pota arkasındaki duvara çarpması maçın en üzücü anıydı. O an içimden dedim ki, "lanet olsun, alın maç sizin olsun". Biz hareketsizce yere yığılmış oyuncumuzun sağlığı için korkuyla paniklerken, Banvit benchi teknik taktik peşindeydi. Maçın özeti de bu sahne olsa gerek...







2 yorum:

  1. Çok güzel özetlemişssin Oğuz, kalemine sağlık.

    YanıtlaSil
  2. Eline, koluna sağlık Oğuzcuğum.
    Enfes anlatmışsın.

    YanıtlaSil