DÜŞÜNCELER
Halil Üner göreve geldikten sonra sezdiğim ilk farklılık
Gibson’la ilgiliydi. Önceki döneme göre serbestliği kısıtlanmış bir Gibson
vardı sanki sahada. Tahminimce onun daha fazla “takım oyuncusu” hüviyetine
bürünmesini istiyordu Halil Hoca. Sene başından beri 30+ dakika alırken, Halil
Hoca’nın gelemsiyle süreleri 25–28 dk. civarına inmişti. Maç başına 14–15 top
kullanırken bu sayı da 10-12’ye düşmüştü. Antalya BŞB maçında karşısındaki
kusursuz savunmaya karşı varlık gösteremedi. Bjk Milangaz maçında ise sanki
zihnen başka yerdeydi Gibson. Sadece 3. çeyrekte Hawkins’in üzerine oynayıp ona
faul aldırmıştı. O nedenle Telekom maçında neler yapacağını merakla
bekliyordum. “Acaba”lar dolaşıyordu beynimde. Endişelerim boşaymış; iyi bir
yüzdeyle ( 9/16 FG ve 7/10 FT) sezonun en yüksek skorunu (28) üretmiş, yanına 6
asisti yerleştirmiş Gibson. Parkede 37 dk kalması koçun güvenini kazandığının
bir işaretiydi bence.
Kişisel düşüncemdir: Gibson’ı PG oynatmak geçen sene Oyak’ın
düşmesinin sebeplerinden biriydi. Ve Yücel Hoca (Platin) onun oyun kurucu
olmadığını fark edip göndermişti (yerine Will Conroy’u getirmişti). Açıkçası
Gibson’ın topu paylaşma konusunda “kara delik” olduğunu düşünüyorum. Bu tarz
oyunculardan alınacak verimi artırmak için topu eline vermek mi gerekir, yoksa
pozisyonu hazırlayıp sadece şutlamasını/penetre etmesini mi sağlamak gerekir?
Yanlış hatırlamıyorsam, Toronto’ya gittikten sonra kötü oynayan, ancak MSG’deki
bir Knicks maçında iyi performans gösteren Hidayet’e o gün neyin değiştiğini sormuşlardı.
O da “top” demişti, “topa sahip olmak istiyorum”. Evet, bazı oyuncular topu
eline istiyor. Hidayet, geniş saha görüşü olan, arkadaşlarına pozisyon
hazırlayabilen bir oyuncu. Ancak Gibson’ın zihnindeki ilk hamle genelde topu
potaya atmak (Bunu bir kıyaslama olarak değil örnekleme olarak düşünmenizi
tavsiye ederim). İşte bu farktan yola çıkarak, ona mümkün olduğunca, topu
kullanabileceği yerlerde top vermek gerekir. Sözün özü, klasik tabirle, “iyi
skorer ama bir Fitch değil”…
Hafta içindeki analizimde, Telekom maçının “Randle başta
olmak üzere” oyuncularımız için iyi bir test maçı olduğuna değinmiştim. Neden
Randle? Washington ve Jasaitis’siz, kronik kriz ekibi Türk Telekom’un 4
numaradaki derinliğine (Wright – Nedim) karşı koyabileceğimiz tek silahın
Randle olduğunu düşünüyordum. Maç sonu istatistik kâğıdına baktığımızda Wright
ve Nedim’in bildiğimiz performanslarından uzak kaldığını gördük.
Ve yine bir önceki yazımda, kalan maçlarda yerli
oyuncularımızdan skor üretme görevini Kerem Özkan’ın üstleneceğini
belirtmiştim. İstikrar kazandığı takdirde, Kerem önemli bir hücum silahı!
Kerem’in aksine Polat’dan beklentiler ise savunma yönünde.
Ancak Halil Hoca öncesi 25 dk. civarında oyunda kalan Polat’ın süreleri, son
dört maçtır 15’lere düşmüş durumda. Kendisini tanıyan bir koçla çalışıyor; bir
oyuncu için bundan büyük avantaj olamaz. Umarım Polat bu avantajı hem kendisi
hem de takımımız için değerlendirir. Onun enerjisine ikinci yarıdaki maçlarda
çok ihtiyaç duyacağız.
Gelelim Oktay’a… Halil Hoca döneminde rotasyonda kendisine
yer bulan Oktay’ın ana görevi Brown’ı dinlendirmek. Oktay TBL’deki yerli
uzunlar arasındaki birkaç sert uzundan biri. Eğer aldığı süreleri, öncelikle sert
savunması, ribaund katkısıyla doldurursa kalıcı olacaktır. Bu fırsatı iyi
kullanmalı.
Son olarak Robinson’a değinmek istiyorum. Chatman karşısında
döküldüğü günlerde hayal kırıklığına uğramıştım. Belli ki uyum sağlamaya
başlamış. Eğer ön alan savunmasında biraz daha aktif olursa ona dair
memnuniyetimiz artacaktır.
Türk Telekom maçına ilişkin birkaç notu paylaşmak isterim:
İki sayılık şut sayımız = 48 (Sezonun en yüksek sayısı)
Bu maça kadar, maç başına iki sayılık şut sayımız ortalama
35 civarındaydı.
Üç sayılık şut sayımız = 15 (Sezonun en düşük sayısı)
Bu maça kadar, maç başına üç sayılık şut sayımız ortalama 23
civarındaydı.
Sadece bu sayılara bakarak, net bir tez ileri sürmek zor
olsa da hücumların daha dengeli, şut tercihlerinin daha titiz olduğu yorumunu
yapabiliriz.
Bir diğer dikkat çeken nokta da, takımın şutör uzunları
Levent, Serhat, Randle üçlüsünden gelen toplam dış şut sayısı sadece 2! Buna
karşın bu oyuncular tam 9 defa faul çizgisine gitmiş. Önemli…
Ligin en iyi ribaund çeken takımı Türk Telekom’a bu alanda
ezilmişiz. Ancak;
Sezonun en yüksek asist sayısı (19)
Sezonun en top çalma sayısı (11)
Sezonun en düşük top kaybı sayısı (9) (ikinci defa, ilki
Aliağa Petkim maçı) istatistiklerini bir yere not etmeliyiz.
İşte tüm bunların sonucu: 70’leri zar zor aşarken Telekom
potasına 89 sayı bırakmak…
Dileğimiz o ki, ikinci yarı kaldığımız yerden devam edelim.
Başta Olin Edirneli dostlarımızla olmak üzere ligin kalan 15 maçında sıkı bir
yarış bekliyor bizleri. Mersin BŞB ve Antalya BŞB de bu yarışın diğer
katılımcıları… Bu üç takımın ikisini Trabzon’da ağırlayacağız. Yine de 17. ve
20. haftalar arasındaki dört maçın (Mersin – Erdemir – Aliağa – Olin) kaderimizi
büyük ölçüde belirleyeceğine inanıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder